Tarihsel bilinç ile diğer canlılarda olmayan, önemli bir farkla ayrılan insanoğlu, yarına kalmak için savaştığı kendi dünyasında uğradığı hüsranlara teselli bulmak ve yalnız olmadığını hissetmek için kendi türüyle iletişim halinde olmayı zorunlu hisseder. Her daim kalabalıklar içinde yalnız kalabildiğini savunsa da sağlıklı bir yaşam için karşı taraftan gelecek bir iletiyle ayakta durur/durabilir. Her daim istediği iletileri alamasa da olumlu iletiler kişiliğine atılmış tohumlar gibi yeşerir. Tabi olumsuz iletiler de ağaç kökünü yiyen kurtlar misali benliği kurutan hallere dönüşebilir. Burada eleştiri yapılan davranışlar kastedilmemektedir. Kastedilen kişiliğe atıfta bulunulan tabirlerdir. Örneğin; çalışanına sürekli ‘Beceriksiz!’ olduğuna dair geribildirim veren yönetici, çalışanında açtığı yarayla, kurumsal atmosfere saldığı zehirli gazla mesul yaşamak durumunda kalır. İşte bu benzetmelerden yola çıkarak vurgulamak istediğimiz konunun önemi daha bir anlam kazanmaktadır. Her insanın ihtiyaç duyduğu temas iletilerine borçludur.  Bir bebek de ihtiyaç duyar bu iletiye, çocukta, ergende, büyüdüğünü sanan yetişkinde, yönetici de duymak ister; işçide… Hangi durumlarda kime veya hangi ihtiyaca cevap verdiği çok önemlidir. Hayatımızı şekillendiren bu iletilileri her an, temas etmek istediğimiz her durumda kullanırız.

Temas iletileri iki alanda beş başlık altında kullanılır. Alanlar; davranışa ve kişiliğe yöneliktir. Bu alanlara göre de başlıklara ayrılan temas iletileri, insanların birbirine bağlanmasını olumlu ya da olumsuz etkiler. Güven duygusuna göndermeler yapar, tutumları belirler, insanın bir işe olan performansını, moral algılamasını etkiler. Buradan hareketle kullanılan her temas iletisi; iletişim engeline de dönüşür, güçlü bir yardıma da…